- Ülkemizin ve halkımızın gündeminde, hepimiz için yaşamsal derecede önem taşıyan yerel seçimler var. 2024’ün 31 Mart’ında, kentlerimizin yerel yönetimlerini/yöneticilerini belirleyeceğiz. Elbette seçimler yalnızca bu işlevle de sınırlı değil. Aynı zamanda birçok konuda anlamlı işaretler verecek, önemli siyasal sonuçlara yol açacak.
- Biz bu yerel seçimlere, ilgi alanımız olan “kent örgütlenmesi ve toplumsal belediyecilik” açısından yaklaşıyoruz. Ülkemiz, halkımız, çok önemli bir yerel seçim süreci yaşarken; yerel yönetim alanındaki araştırmalarımızı, görüşlerimizi, deneyimlerimizi ve önerilerimizi, konuya ilgi duyan çevrelerle ve çok değerli Cumhuriyet okurlarıyla paylaşmak istiyoruz.
Dünya giderek daha fazla kentli oluyor. Kentlerin ve yerel yönetimlerin önemi artıyor. “Toplumsal belediyecilik” anlayışı öne çıkıyor.
Günümüzde büyüyen kentler, artan nüfus, azalan yaşam alanları ve karmaşıklaşan kent yaşamı, giderek çözülmesi zor ekonomik, siyasal, kültürel ve toplumsal sorunları da beraberinde getiriyor. Dolayısıyla, kentle ilgili konu ve kavramlar, çok daha fazla tartışılır hale geliyor.
Kentsel sorunların çözümü ve daha yaşanabilir kentler oluşturulmasına yönelik çabalar, sadece ekonomik, fiziksel ve mekânsal düzenlemelere indirgenemeyecek kadar çok yönlüdür. Kentlerin bütüncül bir yaklaşımla örgütlenmesi, daha adil, daha yaşanası kentler oluşturulabilmesinin temel koşullarındandır.
Eşitsiz ve dengesiz gelişen toplumsal koşulların derinleştirdiği çelişkilerin en fazla yaşandığı alanların başında kentler gelmektedir. Böylesi karmaşıklaşan kent yaşamının örgütlenmesinde, yerel ve evrensel yeni yaklaşımlara ve politikalara gereksinim duyulmaktadır.
KENT, KENTLEŞME VE KENT ÖRGÜTLENMESİ
Dünya giderek daha fazla kentli olmaktadır. Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Örgütü’nün (UCLG) verilerine göre, dünya nüfusunun önemli bölümü artık kentlerde yaşamaktadır.
Kentler, halkının çoğunlukla ticaret, sanayi ve hizmetlerle ilgili işlerle uğraştığı yerleşim alanlarıdır. Kentleşme ise kentlerde yaşayan insanların artması ile ortaya çıkan ekonomik ve toplumsal bir değişim sürecidir. Kent ve kentleşme, bünyesinde ekonomik, demografik, kültürel ve toplumsal unsurları barındıran olgulardır.
Son dönemlerde yaşanan toplumsal değişimler, çelişkiler ve gelişmeler, kent ve kentleşme olgularını daha da karmaşık hale getirmiştir. Bu koşullar, kent örgütlenmesini de zorlaştırmakta ve karmaşıklaştırmaktadır. Artık kent örgütlenmesinde yeni yöntem, proje ve politikalara gereksinim vardır.
TOPLUMSAL BELEDİYECİLİK
Kent örgütlenmesi, sosyal politika ve sosyal devlet yaklaşımı çerçevesinde düşünülmesi gereken kavramdır. Ne yazık ki çoğunlukla egemen olan neoliberal yaklaşımlar nedeniyle, plansız, sağlıksız, çevre ve insan odaklı olmayan politikalar öne çıkmaktadır. Rant temelli kentsel dönüşümler ve uygulamalar, kentlere ve kent yaşamına büyük zararlar vermektedir.
Kent örgütlenmesi, aynı zamanda toplumsal bir iletişim ve etkileşimdir. Bu bağlamda kent örgütlenmesi, kentin tüm dinamiklerinin harekete geçirilmesini, güçlerin birleştirilmesini ve koordine edilmesini içeren planlı, programlı bir eylem ve iletişim sürecidir. Kentsel örgütlenme sağlanmadan, halkın destek ve katılımı olmadan toplumsal kalkınma gerçekleştirilemez.
Günümüzün modern kent yaşamında, kentlerin ve kentlilerin örgütlenmesi konusu giderek daha çok önem kazanmaktadır. Peki, böylesi bir örgütlenme, nasıl bir anlayışla hayata geçirilebilir? İşte bu sorunun yanıtı, temel olarak toplumsal belediyecilik anlayışını öne çıkarmakta ve günlük yaşamın içinde ete kemiğe büründürmektedir.
Kamu hizmeti insan odaklı olmalıdır. Kentlerde yerel yönetim hizmetlerinin merkezinde de insan vardır, kentli vardır. Yurttaş ve kentli, asla “müşteri” olarak görülmemelidir. Toplumsal belediyecilik anlayışını öncelikle üretken, verimli bir hizmet belediyeciliği olarak anlamak ve anlatmak gerekiyor.
Toplumsal belediyeciliği temel felsefe olarak benimseyen yerel yönetim birimleri; en geniş kesimlere adaletli ve hakça hizmet götürmeyi kendilerine öncül görev olarak görürler. Asla savurganlık yapmazlar. Gösteriş harcamalarından kaçınırlar. Sosyal belediyeler, sürekliliği olan “toplumsal hak” ve “toplumsal hizmet” kavramlarını kendilerine rehber edinirler.
Sosyal demokrat ve toplumcu belediyecilik anlayışı, kamunun, halkın, kentlinin çıkarlarını her şeyin üzerinde görür, Buna koşut olarak üretken, verimli hizmet programları hazırlar ve kent planlamaları yapar. Doğayı ve çevreyi korur. Kentlerin tarihine, tarihsel ve kültürel değerlerine sahip çıkar. Saydamlığı temel ilke edinir. Böylesi bir anlayışla yönetilen belediyelerde, imar uygulamaları başta olmak üzere tüm akçeli çalışmalar, ihaleler ve satın almalar saydamdır ve başta kentlinin denetimi olmak üzere, her türlü denetime açıktır.
Sosyal demokrat belediyecilik, yerelden evrensele uzanan ve tüm toplumu kucaklayan bir belediyecilik anlayışıdır. Toplumsal/sosyal/halkçı belediyeler, Aydınlanmanın yerel kaleleridir. Eşitliğin, özgürlüğün, toplumsal adaletin, kamuculuğun ve sosyal demokrasinin kaldıracıdırlar.
İLERİCİ KENTLER HAREKETİ
Kentlerin toplumsal yaşamı ile ilgili olarak dünyada yeni gelişmeler var. Bu gelişmeler, özellikle yerel seçimler öncesinde, bizim için de büyük önem taşıyor. Halk olarak, kentliler olarak, hatta aydınlar olarak, bu gelişmelerden ne kadar haberdarız? Doğrusu, bu soruya olumlu yanıt verebilmek, pek mümkün değil.
Her geçen gün otoriterleşen, tutuculaşan, neoliberal politikalara savrulan ve üstelik sayıları giderek artan, otoriter merkezi yönetimlere karşı; bu dönemde, dünyada, “ilerici kentler hareketi” doğuyor ve gelişiyor.
Artık günümüzde, kent hayatı üzerine kafa yoran ve düşünce üreten aydınlar, kendi ülkelerinde her geçen gün daha da otoriterleşen merkezi yönetimler karşısında, ilerici kentlerin varlığını, geçmişini, bugününü ve gelecekteki olası gelişmeleri tartışıyorlar.
İlerici kentler arasında ve halkçı yerel yönetimler/belediyeler bağlamında, yeni birliktelikler ve dayanışma ağları oluşuyor.
Önümüzdeki dönemde, ülkemizdeki halkçı belediyeler arasında birlikteliği güçlendirirken aynı zamanda uluslararası platformda da enternasyonal dayanışmayı büyütmek gerekiyor.
SOSYAL DEMOKRASİNİN BİRİKİMİ YÜKSEK
31 Mart 2024 yerel seçiminin temel sorusu: Cumhuriyetin kentleri, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında nasıl bir anlayışla yönetilecek?
Seçmenin güveni kazanılmalı
31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimler için zaman hızla daralıyor. Ülkemizde yönetsel sistem değişimini neredeyse kalıcılaştırıldığı düşünülen 14-28 Mayıs seçimlerinin ardından yapılacak bu seçimler, yine de birçok bakımdan büyük önem taşıyor.
Öncelikle, seçim sonrasında ekonomide yaşanan olumsuzlukların daha da tırmanması; halkın, seçmenin, iktidar partisine olan bakışını, yaklaşımını etkiliyor. Halk adeta tutunacak bir dal arıyor! Burada önemli olan, muhalefetin, özellikle de ana muhalefet CHP’nin, yerel seçimlerle ilgili yapacağı hazırlıklar ve seçmenin önüne çıkaracağı adaylarla onların projeleridir.
Bugüne kadar yapılan yerel seçimler, CHP’nin, genel seçime göre yerel seçimlerde daha başarılı sonuçlar aldığını gösteriyor. Farklı açıdan bakarsak iktidar partisinin de tam aksine yerel seçimlerde zorlandığını görüyoruz. Bütün bu veriler, muhalefetin umudunu ve beklentisini yükseltiyor.
14-28 MAYIS’IN İZLERİNİ SİLMEK
Yerel seçimler öncesinde muhalefet, özellikle de ana muhalefet için, en büyük dezavantaj; halen belleklerde tazeliğini koruyan, 14-28 Mayıs seçimi sonrasında yaşanan olumsuzluklardır. Ancak şunu da hemen belirtmek gerekiyor; ana muhalefet CHP, kurultayında olumlu bir değişimi başarıyla gerçekleştirerek yeni bir ivme yakalamıştır.
Bu bağlamda, 14-28 Mayıs seçimlerinde ve sonrasında, seçmenin kızgınlığına ve küskünlüğüne yol açan konularda yaşanan olumsuzluklar hızla aşılmalıdır. Çünkü hayat ve mücadele devam ediyor. Siyasal mücadelenin yeni hesaplaşmaları, farklı alanlardaki kapışmaları gündeme geliyor. İşte önümüzdeki yerel seçimler, bu mücadele sürecinin yeni bir aşamasıdır.
Halkımız 2024 yerel seçimlerinde, kentlerimizi Cumhuriyetin ikinci yüzyılına taşıyacak yönetimleri ve kadroları belirleyecek. Bu tarihsel derecede önemli bir seçimdir. Önümüzdeki dönemde kentlerimiz, Cumhuriyetin ikinci yüzyılına yakışacak çağdaş ve demokrat bir siyasal anlayışla mı yönetilecek? İşte temel soru ve sorun budur. Bu yaklaşım, CHP için, 31 Mart 2024 yerel seçiminin ana yönsemesi olmalıdır.
Günümüzde bütün dünyada kentlerin ve yerel yönetimlerin önemi artmaktadır. Ülkelerin yazgılarını ve yönetimlerini belirleyen, en azından etkileyen toplumsal dinamikler de buralarda mayalanmaktadır. 21 yıldır ülkemizi yöneten siyasal anlayışın, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, yeniden ülkemizin belli başlı büyükşehirlerine uzanmasının önüne geçilmelidir.
Bir başka önemli gösterge de hem 16 Nisan anayasa referandumunun hem 2019 yerel seçiminin ve hem de yakın geçmişte yaşanan Mayıs 2023 seçimlerinin ortaya koyduğu ortak sosyolojik gerçeklerdir. Ülkemizin geleceğine yön verecek büyük kentler, eğitimli ve genç nüfus, muhalefetten yana ağırlığını koymuştur. Bu çok kıymetli sonuç, gelecek adına umudumuzu yenilemiş ve büyütmüştür. Şimdi bu umudu yeniden körüklemek gerekiyor. Bizce, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, halkımızın yazgısını değiştirip ülkeyi esenliğe çıkaracak temel dinamik de işte buradadır. Muhalefete büyük üstünlük ve özgüven kazandıran bu gerçekten hareketle, yerel seçime hazırlanılmalıdır.
Ana muhalefet CHP, diğer muhalefet güçlerini de çevresinde derleyip toparlayarak, kentlerin yerel toplumsal dinamiklerini hareketlendirip ortaklaştırarak, “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılının Kentleri ve Belediyeleri” programını hazırlamalıdır. Partinin yerel örgütleri, yerel toplumsal dinamiklerle bütünleşerek kentlilerle birlikte bu hedefe kilitlenmelidir.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılının kentlerinin ve belediyelerin 2024-2028 çalışma ve hizmet programları, o kentlerde yaşayan kentlilerle/halkla birlikte ortaklaşa ve ortak akılla hazırlanmalıdır.
Hiçbir zaman unutulmaması gereken gerçekliğin altını bir kez daha özenle çizmek istiyoruz. Ülkemizde yerel yönetimler konusunda solun, sosyal demokrasinin oldukça zengin bilgi ve deneyim birikimi vardır.
MUHALİF BELEDİYELERİ SAHİPLENMEK
Ana muhalefet partisi CHP, ülkemizde azımsanmayacak sayıda belediyeyi kontrol etmektedir. İşte bütün bu örgütlenmelerden, siyasal anlamda yeterince güçlü bir sinerji yaratılması konusu büyük önem taşımaktadır. CHP’nin yerel örgütleri, partili belediyeleri ve belediye başkanlarını sahiplenmeli, başarılı çalışmalarını halka anlatmalıdırlar.
Bu bağlamda, yerel seçimler yaklaşırken CHP’li başkanlarca yönetilen belediyeler arasında eşgüdüm çok yönlü güçlendirilmelidir. CHP’li belediyelerin çalışmaları, başarıları öne çıkarılmalı, kamuoyunda olumlu anlamda bir “CHP’li belediye” gerçekliği yaratılmalıdır.
Kısacası, yerel yönetimler, partinin yıprandığı değil güç aldığı alanlar olmalıdır. Ülke yönetimi için birer referans noktası ve “siyasal kaldıraç” işlevi görmelidir. 2024’ün 31 Mart’ında yapılacak yerel seçimler öncesinde, bizce bu süreç daha da önem kazanmaktadır.
CHP, ORTAK AKLI ÖNE ÇIKARMALIDIR
Yerel seçimlerin tarihi yakınlaşmıştır. Seçim için muhalefeti ayağa kaldırmak, seçmenleri yeniden sandığa yöneltmek için büyük bir seferberliğe ihtiyaç vardır. Unutulmamalıdır ki ülkenin hemen bütün önemli kentlerinde, iktidar blokunun başkan adayları karşısında en önemli seçenek, yine ana muhalefet partisinin adayları olacaktır. Bu durum, CHP’nin konumunu daha da önemli hale getirmektedir.
PROF. DR. FERLÂL ÖRS – MEHMET ŞAKİR ÖRS