Olimpiyat oyunları yer yüzündeki en önemli spor organizasyonu…
Dünyanın beş kıtasını dostluk, barış ve rekabet çerçevesinde sevgiyle kucaklayan olimpiyatlar, deyim yerindeyse sporcuların da zirveye çıktıkları bir organizasyon…
Federasyonların yıl içerisinde birçok ulusal ve uluslararası organizasyonu gerçekleşirken, bu organizasyonlardan madalyalar kazanılırken, olimpiyatlara gidecek olan sporcular kota almak için, canlarını dişlerine takıyorlar…
Türkiye şu ana kadar 12 branşta 51 kota almış durumda…
Bu sayı daha da artacaktır…
Olimpiyatlara katılmak her sporcunun en büyük hayali…
Dolayısıyla da, her federasyonun kurtarıcısı, her koltuğun sağlama alınmasının tek faktörü olimpiyatlardan alınacak madalyalardır…
Rengi ne olursa olsun…
Hele de madalyanın rengi sarı olursa, değmeyin sporcunun da, başkanın da, federasyonun da keyfine…
Yukarıda da altını çizdiğim gibi, olimpiyatlar hem ülkeler, hem de sporcular için çok kıymetli…
Olimpiyat madalyası kazanan başarıya aç ülkeler, madalya kazanan o sporcusunu yerlere göklere sığdıramıyorlar…
Örneğin Vietnam…
Olimpiyatlardan sonra Vietnama giden bir yönetici arkadaşım anlatmıştı, sporcuya verilen değeri…
Olimpiyatlarda madalya kazanan bir sporcunun boy boy resimleri ülkenin en ücra köşelerine asılmış ve kendisine büyük saygı duyulmuş ve duyulmaya da devam ediliyormuş…
Vietnamlı bu sporcu sayesinde ülkede spora bakış açısı değişmiş, özellikle de tekvandoyla uğraşan gençlerin ve sporcuların sayısı kat kat artmış…
Bana bunları anlatan yönetici bir arkadaş…
Örnek olması açısından önemsediğim için de yazdım!
Örnek olur mu?
Bugüne kadar olmamış, bundan sonra olur mu?
İnşallah olur…
Bizim de var şampiyonlarımız…
Bir elin parmaklarını geçmeyen, olimpiyat şampiyonlarımız, ikincilerimiz, üçüncülerimiz var…
Kıymetlerini biliyor muyuz?
Onları koruyup kollamak, isteklerini yerine getirmek, en iyi şartlarda hazırlıklarını yaptırmak yerine, işi zora sokan, daha doğrusu federasyonlar ve başkanlar var!
İftira atmıyorum, bire bir yaşadıklarımdan yola çıkarak itiraf ediyorum bunları…
Sporcusu aç yatarken, çıplak gezerken, Federasyon Başkanlığını en iyi şekilde kullanıp, gününü gün edenler var…
Kendisini değil, federasyonunu büyüten başkanlar yok mu?
Tabii ki var…
Onları tenzih ediyorum…
Hem de büyük fedekarlıklar yapıyorlar…
Ülkenin çıkarlarını, kendi çıkarlarının üzerinde tutarak, gecelerini gündüzlerine katarak, hem de evlerinin yolunu unutarak yapıyorlar bu işi…
Ülkemizde 64 spor federasyonu bulunuyor…
Bakanlık şunu yapmalı…
Keşke daha önce yapılabilseydi…
Olimpik branşları bir çatı altında toplamalı ve kontrol altında tutmalı…
Diğer branşları da Gençlik ve Spor Bakanlığının bünyesinde, bir sitenin içerisinde toplayabilir, en azından federasyonlar kiraya verdikleri paraları, sporculara harcayabilir…
Kontrol Bakanlıkta olmalı..
Şimdi olimpiyat oyunları yaklaştı…
Paris tüm hazırlıklarını tamamladı ve meşalenin yakılacağı günü bekliyor…
Tabii ki, bizler de…
Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın olimpik branşları yakından takip ettiğini biliyoruz…
Ancak enerjisini biraz daha bu işe vermeli…
Her gün sporcuların durumunu yakından takip etmeli…
Belki de ediyordur…
Dolayısıyla Tokyo’da 2 altın, 2 gümüş ve 9 bronz madalya kazanan Türk sporcular, Paris’te bu sayıyı kesinlikle artırabilirler…
Bekleyip göreceğiz. Geçirdiği ağır hasatlık sonrasında bile neşesinden bir şey kaybetmeyen duayen foto muhabiri abimiz herkese salamı var. Vedat abimiz en kısa sürece iyileşerek yine çok sevdiği mesleğine ve makinasına kavuşmanın hayalini kuruyor.