İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşında kızı H.K.G.’yi 29 yaşındaki Kadir İstekli ile ‘evlendirmesine’ ve H.K.G’nin sistematik cinsel istismar maruz kalmasına ilişkin iddianame kabul edildi. Davanın ilk duruşması için ise 22 Mayıs’a gün verildi.
Ülke genelinde infial yaratan bu olay için 6 ay sonrasına duruşma için gün verilmiş olması ise tepkiyle karşılandı. Konuyu Cumhuriyet’e değerlendiren hukukçular, konuyu tarikatları koruma çabası ve adaletin geciktirilmesi olarak değerlendirdi.
Avukat Selin Nakıpoğlu sanıkların her koşulda tutuklanması gerektiğini ve tarikatlara dair geniş bir soruşturma başlatılması gerektiğini söyledi. Nakıpoğlu, “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 100/3 düzenlemesinde listelenmiş olarak katalog suçlar yer alır. Bu suçların en önemli özelliği, işbu suçlardan birisinin işlenmiş olması halinde şüpheli veya sanık için tutuklama nedenlerinin olduğunun kabul edilmesidir. Bu dava için hazırlanan iddianamenin sevk maddesi, katalog bir suç olan TCK madde 103’dür. Ortada bir tutuklama yoktur. Şayet bir tedbire karar verilmediyse sanıkların yurt dışına kaçma ihtimalleri vardır” dedi.
(Selin Nakıpoğlu)
‘KAMUOYU BASKISI OLMADAN ADALET GELMİYOR’
Tarikatların elindeki çocukların sistematik bir şekilde istismara maruz kalma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çeken Nakıpoğlu, “Ortada boyle bir karine varken, soruşturmanın genişletilmesi gerekirken tutuklama olmayan bir dosyanın duruşmasının 22 Mayıs 2023 tarihine verilmesi dikkat çekicidir. Yargıdaki iş yükünü biliyoruz ancak geciken adaletin adalet olmadığının daha önemli olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Zaten 2014 senesinde üzeri kapatılmış bir şikayet bu. Altı ay sonraya verip neden daha da geciktiriyorsunuz? Kamuoyu unutsun, gündemden düşsün diye mi? Kamuoyu baskısı olmayınca kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+ların maruz kaldığı erkek şiddeti cezasız kalıyor ya da ödül gibi cezalara hükmediliyor” diye konuştu.
‘TUTUKLAMA OLMALI’
Avukat Şükran Eroğlu da, 6 ay sonrasına gün verilmesinin kabul edilebilir bir nedeni olmayacağını söyledi. Eroğlu, “Eğer tutuklu olsalardı duruşma süresi daha kısa olurdu. Belki tepkiler soğur diye düşünüyorlar. Toplumun tepkisinin başka bir yöne kayacağını umut ediyorlar. Tabii ki duruşmanın çok daha erken yapılması ve bunu yapan, yaptıran herkesin tutuklanmasını beklerdik. Kimsenin böyle bir istismara, çocuklara karşı bu suçlara asla göz yummaması lazım. Gerçekten adil bir yargılama yapılmak isteniyorsa tek yapılması gereken tutuklamadır” ifadelerini kullandı.
(Şükran Eroğlu)
“Adaletin bu tür olayları ciddiye alması gerekiyor” diyen Eroğlu, şunları kaydetti: “Türkiye’de adalet ne yazık ki gecikiyor. Gecikmiş adalet, adalet değildir. Suçlular ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor, mağdur daha da mağdur oluyor. Devlet ve yargı eliyle ikinci bir mağduriyete de yol açıyor.”
‘TARİKATI KORUMAYA YÖNELİK’
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Müjde Tozbey Erden ise, “Hayatını riske atarak tarikatı, ailesini ve istismarcıyı karşısına almış bir kadın için duruşma tarihinin aylar sonrasına verilmiş olması çok vahim” değerlendirmesini yaptı.
Erden, “Bu süreçte kadının hayati tehlikesi olduğu gibi, maruz kalacağı baskılar nedeniyle beyanlarını dahi değiştirmek zorunda kalabilir. Kamuoyunun tepkisini azaltmak için hızlıca soruşturma yürütülmüş ve dava açılmış. Ancak duruşma tarihini aylar sonrasına vermek, tamamen şiddet uygulayan tarikatı korumaya ve kamuoyunun gazını almaya yönelik bir eylem” diye konuştu.
(Müjde Tozbey Erden)
‘ABESTLE İŞTİGAL’
Erden, özetle şu ifadeleri kullandı:
“Bir çocuğun cinsel olarak istismar edilmesi Türk Ceza Kanunu’nun 103. Maddesi gereği 8 ila 15 yıl kadar hapsi gerektirir. Bu suçun zincirleme şeklinde defalarca, baskı ve tehdit kullanılarak, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma şeklinde işlenmesi ise yıllarca hapis cezası anlamına gelmektedir. Ayrıca Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. Maddesi gereğince cinsel istismar suçu katalog suçlardan olduğu gibi, delillerin karartılma ihtimali, şüphelinin alacağı cezayı düşünerek kaçma ihtimalinin yüksek olması sebebiyle tutuklamanın şart olduğu açıktır. Şüphelinin halen tutuklanmamış olması abestle iştigaldir, tamamen tarikatı korumaya yönelik uğraşlardır.”