Tiyatromuzun ünlü ve önemli isimlerinden Ayten Gökçer hayattan ayrıldı…
Sesi ve sanatıyla izleyenlerin zihninde ve kalbinde yer edinmiş bir sanatçıydı…
Sinemada da oynadı… Ancak o kökten sahne insanı, tiyatro sanatçısıydı.
Ordulu okurumuz Ali Öztürk, Ayten Hanım’ın bizzat anlattığı bir öyküyü göndermişti geçmişte.
Değerli sanatçıyı bu anısıyla analım…
Ayten Hanım ve tiyatro grubu yıllar önce Karadeniz turnesindedir. Ordu’da bir sinemada oynayacaklardır. Ayten Hanım bir ara gişede bir tartışmaya tanık oluyor. Yaklaşıp izliyor. Meğer gişenin camına “Koltuğumuz kalmamıştır” yazılı bir kâğıt asılmış. Vatandaşın biri de evinden iki koltuğu bir kamyonete yükleyip, kapıya getirmiş. İçeri sokmak istiyor. Ayten Hanım duruma el koyuyor. Koltuklar içeri alınıp mecburen en öne yerleştiriliyor.
Tartışma bitiyor mu? Hayır. Bu defa da diğer seyirciler başlıyor:
– Neden bazı seyirciler oyunu özel koltukta izliyor, diye şikâyete.
Oyun başlayınca herkes susmuş… Mutlu son…
TÜVTÜRK
Evet her şey pahalandı. Ama bazı şeyler daha pahalandı!
Eski Milletvekili Gürsel Tekin anlatıyor:
“2007 yılında, ülkemizdeki araç muayenelerini yapma yetkisi, TÜVTÜRK isimli bir şirkete devredilmiştir. Ülkemizde trafiğe kayıtlı 28 milyon araç bulunmaktadır. Hususi ve resmi araçlar her 2 yılda bir, şirket araçları ise her yıl söz konusu muayeneden geçmek zorundadır. Bu gelirlerin yarısı söz konusu şirkete diğer yarısı ilgili Bakanlığa kalmaktadır. Araç muayene ücretlerindeki artış 2017’den bu yana yüzde 818 oranında gerçekleşti. 2024 itibarıyla, traktör, motosiklet ve motorlu bisikletler için muayene ücretleri 586 TL’den 927 TL’ye çıkarılırken; otomobil, minibüs ve kamyonet gibi araçlar için ücretler 1.150 TL’den 1.821 TL’ye yükseldi. Bu ücret topu topu 10 – 15 dakikalık bir muayenenin bedelidir. Ortada bu ücreti gerektiren mantıklı bir maliyet yoktur. Bir haksız kazanç söz konusudur.”
DUBAİ FARKI
Dubai’den gelen arkadaşım “İstanbul iyice yaşanmaz bir hal almış” diyor…
– Ne oldu?
– Taksiye bindim… Şoför fosur fosur sigara içiyordu. Neyse uyarıp söndürttüm. Sonraki bindiğim taksinin şoförünün elinden cep telefonu düşmüyordu. Sadece konuşsa yine iyi. Adam hem araç kullanıyor hem de karşısındakiyle mesajlaşıyor… Bir gözü yolda bir gözü telefonda…
– Eeee?
– Uber’den taksi çağırdım… Taksi geliyorum diyor… Sonra bakıyorsun yaklaşacağı yerde uzaklaşmaya başlıyor. Anlaşılan bana gelirken yoldan bir başka müşteri almış gidiyor. İptal düğmesine de basmıyor üstelik.
Dertli arkadaşım devam etti:
– Dubai’de bunların hiçbiri olmaz. Eğer olursa o şoförün hayatını karartırlar. Beğenmediğimiz Araplar ciddi bir düzen kurmuşlar. Orada işler tıkır tıkır yürüyor. Biz bir türlü toparlanamıyoruz.
TOPLUM
“İyi bir toplum yaratmanın yolu vicdanlı çocuklar yetiştirmekten geçer.
Bütün kötülükler zayıflıktan gelir.
Çocuk sadece zayıf olduğu için kötüdür.
Onu güçlü yap o iyi olacaktır.
Her şeyi yapabilen kişi asla çevresine zarar vermez.”
(İsmail Tonguç)
SÖZ
Emekli memura “Evine hırsız girdi” demişler. “Üzerine kilitleyin kapıyı, açlıktan ölsün mendebur” demiş.
DİYABET
Tip 1 diyabet hastası talihsiz çocuklar daha ilk yaşlardan zor bir hayata mahkumdur.
Sürekli rejim yapmaları bir yana gün içinde birkaç kez parmaklarına iğne batırarak diyabet ölçümü yapmak zorundadırlar.
Tıp dünyası bu soruna diyabet sensoru ile çare geliştirmiştir. Sensor, çocuğun şekerini iğne batırmadan günün 24 saati ölçmekte böylece veliler hem evde hem okuldaki çocukların şekerini kontrol edebilmektedir.
İktidar geçmişte diyabetli çocuklara ücretsiz sensor verileceğinden söz etmişti. Ancak gerçekleşmedi.
CHP’li Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi bu vaadi hatırlatarak diyor ki:
“İnsülin tedavisi gören evlatlardan 11 bin 500 kişiye glukoz ölçüm cihazı müjdesi verilmişti. Sensörlerin aylık maliyeti yaklaşık 4 bin lira bandında. Bu ihtiyacın karşılanması durumda toplam maliyet 1 milyar 100 milyon TL olacaktır, devlet bu parayı pekâlâ karşılayabilir. Çocukları öncelikle düşünmeliyiz.”