Avrupa Komisyonu 2023 Türkiye Raporu Yayınlandı.

MELİS YILDIRIM

Avrupa Komisyonu 2023 Türkiye Raporu bugün yayınlandı. Raporda, “Türkiye’deki demokratik kurumların işleyişinde ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Rapor döneminde, demokratik gerileme devam etmiştir. Cumhurbaşkanlığı sisteminin yapısal eksiklikleri devam etmektedir. İfade özgürlüğü alanında ciddi gerileme devam etmiştir. Gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler ve insan hakları savunucularının faaliyetleri üzerindeki kısıtlamalar, bu kişilerin özgürlüklerini kullanmaları üzerinde olumsuz etki yaratmaya devam etmiştir” değerlendirmesine yer verildi. Bazı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmamasının “endişe kaynağı” olmaya devam ettiği belirtilen raporda ayrıca, “Türkiye’nin dış politika ve güvenlik politikası konusunda AB’nin tutumuyla uyumu 2022’deki yüzde 8’lik oranla kıyaslandığında, yüzde 10 ile (Ağustos 2023 itibarıyla) çok düşük bir seviyede kalmıştır. Türkiye’nin 7 Ekim 2023’te İsrail’e karşı gerçekleştirdiği saldırıların ardından terörist grubu Hamas’ı destekleyen söylemi AB yaklaşımıyla tamamen çelişmektedir” denildi.

Avrupa Komisyonu’nun 2023 Genişleme Paketi ve ülke raporları bugün yayınlandı. 2023 Türkiye Raporu’nda, önceki raporlarda bulunan demokrasi, temel hak ve özgürlükler ve yargı gibi alanlardaki gerilemeler yer almaya devam etti.

Raporun özetini içeren açıklamada, “Türkiye’deki demokratik kurumların işleyişinde ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Rapor döneminde, demokratik gerileme devam etmiştir. Cumhurbaşkanlığı sisteminin yapısal eksiklikleri devam etmektedir” denildi. Rapordan öne çıkan bulgular şöyle:

“MEDYANIN TARAFLI YAYINLARI VE EŞİT BİR OYUN ALANININ OLMAMASI, İKTİDAR PARTİSİNE HAKSIZ AVANTAJ SAĞLAMIŞTIR”

“-Seçimler, seçmenlere gerçek siyasi alternatifler arasında bir seçim yapma imkanı sunmuş ve seçimlere katılım yüksek olmuştur. Ancak medyanın taraflı yayınları ve eşit bir oyun alanının olmaması, iktidar partisine haksız bir avantaj sağlamıştır.

-Anayasal mimari, yetkileri Cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirmiş ve yasama, yürütme ve yargı arasında sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığı sağlamamıştır. Etkin olmayan denge ve denetleme mekanizması, yürütme organının demokratik olarak yalnızca seçimler yoluyla hesap verebilir olduğu anlamına gelmektedir.

-Siyasal çoğulculuk, muhalefet partilerinin ve milletvekillerinin hedef alınmasıyla zayıflatılmaya devam etmiştir.

-Ülkenin güneydoğusundaki durum, özellikle Şubat 2023’te meydana gelen depremlerin ardından endişe kaynağı olmaya devam etmiştir. Türk hükümeti, Irak ve Suriye’de askeri operasyonlar yaptı. Sınır bölgeleri, AB tarafından terör örgütü olarak tanımlanan PKK’nın terör saldırıları nedeniyle güvenlik riski ile karşı karşıya kalmıştır. Hükümetin terörle mücadele etme konusunda meşru hakkı ve sorumluluğu vardır ancak bunu hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlükler ilkeleri ile tam uyum içerisinde yapması esastır. Terörle mücadele tedbirlerinin orantılı olması gerekmektedir.

-Sivil toplum ile ilgili ciddi gerileme devam etmiştir. Sivil toplum kuruluşları, ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerini kısıtlayan artan baskı ve daralan faaliyet alanlarıyla karşı karşıya kalmıştır.

-Kamu yönetimi ve kamu mali yönetimi reformu konusunda siyasi irade eksikliği devam etmektedir. 2018 yılında yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun olarak yürütme organının yeniden yapılandırılması ve kamu yönetiminin elden geçirilmesi, oldukça merkezi bir politika oluşturma sisteminin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İdarenin hesap verebilirlik düzeyi yetersiz kalmaya devam etmektedir.

“ÇEŞİTLİ YARGI REFORMU PAKETLERİNE RAĞMEN, YARGI SİSTEMİNDEKİ YAPISAL EKSİKLİKLER GİDERİLMEMİŞTİR”

-Son yıllardaki çeşitli yargı reformu paketlerine rağmen, yargı sistemindeki yapısal eksiklikler giderilmemiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bazı kararlarını uygulanmaması endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını olumsuz etkileyen, yürütmenin hakim ve savcılar üzerindeki usulsüz etki ve baskısının ortadan kaldırılması konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. 2021 İnsan Hakları Eylem Planı ve 2019 Yargı Reformu Stratejisi’nin uygulaması devam etmiştir ancak bu belgelerde öngörülen faaliyetler, Avrupa Komisyonu’nun önceki raporlarında tespit edilen yapısal sorunları ele almakta yetersiz kalmıştır.

-Rapor döneminde, yolsuzlukla mücadele konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyeleri uygulanmamıştır. Genel olarak, yolsuzluk bir sorun olmaya devam etmektedir.

-İnsan hakları ve temel haklardaki gerileme devam etmiştir. Yasal çerçeve, insan haklarına ve temel haklara saygı gösterilmesine ilişkin genel güvenceler içermekle birlikte mevzuatın ve uygulamanın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM içtihadıyla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.

“TÜRKİYE’NİN BAZI AİHM KARARLARINI UYGULAMASI REDDETMESİ YARGININ AVRUPA STANDARTLARINA BAĞLILIĞI KONUSUNDA ENDİŞE KAYNAĞIDIR”

-Türkiye’nin bazı AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesi, yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığı konusunda endişe kaynağıdır. Türkiye, Bakanlar Komitesi tarafından Türkiye aleyhine başlatılan ihlal prosedürü çerçevesinde verilen AİHM Büyük Dairesi’nin Temmuz 2022 tarihli kararını uygulamamıştır, bu da Avrupa Konseyi üyesi olarak taahhüt ettiği insan hakları ve temel özgürlükler standartlarından uzaklaştığına işaret etmektedir.

-İfade özgürlüğü alanında ciddi gerileme devam etmiştir. Gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler ve insan hakları savunucularının faaliyetleri üzerindeki kısıtlamalar, bu kişilerin özgürlüklerini kullanmaları üzerinde olumsuz etki yaratmaya devam etmiştir.

-Mayıs 2023 seçim kampanyası ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalara sahne olmuş, hem özel hem de kamu medyası kampanyaya ilişkin yayınlarında editoryal bağımsızlık ve tarafsızlığı sağlayamamış, bu ise seçmenlerin bilinçli bir seçim yapabilmesine zarar vermiştir.

-Dezavantajlı grupların ve azınlıklara mensup kişilerin hakları daha iyi korunmalıdır. Romanlar hala büyük ölçüde kayıtlı istihdamın dışındadır ve yaşam koşulları ciddi şekilde kötüleşmiştir.

-Türkiye göç politikası konusunda bazı ilerlemeler kaydetmiştir. AB-Türkiye Mutabakatı, AB ile Türkiye arasındaki iş birliğinin temel çerçevesi olmaya devam etmiştir. İran ve Irak ile kara sınırlarının gözetlenmesi ve korunmasına yönelik kapasitenin daha da güçlendirilmesi konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Komisyon, Türkiye’nin, Ekim 2021 tarihli Avrupa Konseyi kararları doğrultusunda, kara ve deniz yollarından düzensiz göçün önlenmesi ve geri dönüşlerin yeniden başlatılması da dahil olmak üzere, AB-Türkiye Mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmesini beklemektedir.

“TÜRKİYE’NİN TERÖRİST GRUBU HAMAS’I DESTEKLEYEN SÖYLEMİ AB YAKLAŞIMIYLA TAMAMEN ÇELİŞMEKTEDİR”

-Türkiye, AB-Türkiye ilişkileri kapsamında önemli bir unsur teşkil eden dış politika alanında aktif ve önemli bir aktördür. Bununla birlikte, Türkiye’nin tek taraflı dış politikası, AB’nin ortak dış ve güvenlik politikası kapsamındaki öncelikleriyle çelişmeye devam etmiştir. Türkiye’nin dış politika ve güvenlik politikası konusunda AB’nin tutumuyla uyumu 2022’deki yüzde 8’lik oranla kıyaslandığında, yüzde 10 ile (Ağustos 2023 itibarıyla) çok düşük bir seviyede kalmıştır. Türkiye’nin 7 Ekim 2023’te İsrail’e karşı gerçekleştirdiği saldırıların ardından terörist grubu Hamas’ı destekleyen söylemi AB yaklaşımıyla tamamen çelişmektedir.

-Türkiye, AB’nin Rusya’ya yönelik kısıtlayıcı tedbirlerine uyum sağlamaktan kaçınmıştır. Genel olarak Türkiye, Rusya ile ticari ve ekonomik bağlarını önemli ölçüde yoğunlaştırmış ve Türk ekonomisi, başta enerji olmak üzere önemli sektörlerde Rusya’ya daha bağımlı hale gelmiştir.

-Türkiye, Arap devletleri, Ermenistan ve İsrail ile ‘bölgesel normalleşme’ politikasını yoğunlaştırmıştır. Hamas terörist grubunun Ekim 2023’te İsrail’e yönelik saldırılarının ardından Türkiye, bu saldırıları kınamaktan ve terörizm olarak nitelemekten kaçınmış ve İsrail’in tepkisini şiddetle eleştirmiştir. Türkiye, her iki tarafta da sivillerin hayatını kaybetmesini şiddetle kınamış ve İsrail ile Hamas arasında arabuluculuk yapmayı önermiştir. Türkiye şu anda İsrail ile ilişkilerini yeniden değerlendirmektedir. Orta Doğu Barış Süreci konusunda Türkiye’nin pozisyonu, AB’nin iki devletli çözümü destekleyen pozisyonuyla uyum içindedir. Türkiye’nin Rusya’nın arabuluculuğuyla Suriye rejimiyle yakınlaşması, Suriye ihtilafına siyasi bir çözüm bulunamamasına rağmen gerçekleşmiştir ve AB’nin politikasıyla çelişmektedir.

-Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımayı reddetmeye devam etmiş ve ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararları’na aykırı olarak Kıbrıs’ta iki devletli çözümü savunmuştur.

-Şubat 2023’te Türkiye’de meydana gelen yıkıcı depremlerin ardından Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde belirgin bir iyileşme yaşanmıştır. Şubat 2023 itibariyle, Yunan hava sahası ihlalleri büyük ölçüde azalmış ve Yunan yerleşim bölgeleri üzerinde hiçbir uçuş rapor edilmemiştir.

“PİYASA EKONOMİSİNİN DÜZGÜN İŞLEYİŞİNE İLİŞKİN CİDDİ ENDİŞELER DEVAM ETMEKTEDİR”

-Türkiye’nin piyasa ekonomisinin düzgün işleyişine ilişkin ciddi endişeler devam etmektedir. Rapor döneminin büyük bölümünde, para politikasının yürütülmesi ile kurumsal ve düzenleyici ortam gibi alanlarda gerileme olmuştur.

-Üyelik yükümlülüklerini üstlenebilme yeteneği bakımından Türkiye’nin AB müktesebatıyla uyumu, çok sınırlı kalmış ve daha çok amaca özel bir temelde sürdürülmüştür.

-İç pazar grubu, AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin iyi işlemesi ve Türkiye’nin AB tek pazarına entegre edilmesi açısından kilit öneme sahiptir. Bununla birlikte, ticaretin önündeki teknik engeller ve AB ürünlerine karşı ayrımcılık oluşturan şartlar yürürlükte kalmaya devam etmiştir. İşçilerin serbest dolaşımı, iş kurma hakkı ve hizmet sunumu serbestisi alanlarındaki hazırlıklar erken aşamadadır ve müktesebata uyum için hala önemli çaba sarf edilmesi gerekmektedir. Yabancı mülkiyet ve sermaye hareketleri üzerindeki sınırlamalar devam ettiğinden, Türkiye sermayenin serbest dolaşımı konusunda orta düzeyde hazırlıklıdır. Türkiye’nin, kara paranın aklanması ve terörün finansmanı ile mücadeleyi düzenleyen mevzuatında çözüm bekleyen konuları ele almaya devam etmesi gerekmektedir.

-Merkez Bankası, son yılların en yüksek enflasyonunu tetikleyen ve enflasyon beklentilerini sarsan, alışılmışın dışındaki para politikası duruşunu gevşetmeye devam etmiştir. Mayıs 2023’teki milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Merkez Bankası, reel faiz oranlarını ciddi düzeyde negatif tutması yönünde önemli bir siyasi baskıya maruz kalmıştır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir